Yazıma başlamadan önce bu konunun 1. versiyonuna değinmek istiyorum. İlk post gönderildiğinde 7/7 yapmış bir Fenerbahçe vardı ve de tartışılan tek nokta bu seri devam ederken aslında iyi top oynanmadığıydı. Bunun nedenleri Alex miydi, Daum muydu ya da bu takıma gereğinden az veren futbolcular mıydı? Bu yazımda şu ana kadar olan Fener'in performansını değerlendirerek elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım.
Öncelikle Fenerbahçe'nin 3 maçta sadece 1 puan toplamasına değinerek başlayalım. Kayserispor maçıyla başladı kazanamama serisi. Hatırlayacağınız üzere Fener Cristian Baroni'nin golüyle önce 1-0 öne geçmesine rağmen yenilmekten hatta fark yemekten kurtulup maçı 1-1 tamamlayabilmişti. Bu maçla başlayan düşüşle beraber sırasıyla Beşiktaş ve Kasımpaşa yenilgileri geldi. Bu maçların tek tek analizini yapmaktansa, onlardan örnekler vererek yaklaşım yapmanın, olaylara daha çevreli bakmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Daum'un sistemini az çok biliyoruz, önce kondisyon ve sağlam defans daha sonra diğer bölgelere yönelerek adımlarını atıyor. Ancak şurda yanılmamak lazım, Fenerbahçe Daum'un ilk döneminden genele döktüğümüzde daha iyi top oynuyor, ama düzelmemiş bazı şeyler var hala. Öncelikle kadro ve oyuncu değişikliği tercihleri. Özellikle son Kasımpaşa maçına bakacak olursak, ilk 11'in 3lüsü Topuz, Selçuk ve Baroni... Genel kadro yapısına bakacak olursak ofansif bir takım. (çift forvet) Ancak burada unutulmaması gereken bir nokta var. Alex'in yardımcı olacak kimse yok, belki biraz Topuz ancak açık oynamasından dolayı yapabileceği fazla bir şey yok. İlk yarı 1-1 tamamlandı ama Kasımpaşa pozisyonlar kaçırmıştı. Maçın 2. yarısı başladığında gördüğüm değişiklik beni ürküttü. Topuz yerine Özer girmişti. Zaten ofansif olan takım Özer'in de oyuna girmesiyle beraber daha defansif olmuş, ortasaha da oynayacak mücadele edecek kimse kalmayacaktı. Öyle de oldu, defans bloğuyla hücum hattı arasında 40-50 metrelik mesafe, defansta Baroni ordan oraya koşmaya çalışıyor, Selçuk ne yapıyor bilemiyorum, hücum hattı da top kayıplarıyla hiç bir şey yapamıyordu. Zaten ilk yarıdan SOS veren takım 2. yarı sonucunda da maçı kaybetti. Çift forvet oynanmasına hiç bir şekilde karşı değilim ancak bu çiftlerden biri Güiza ya da Semih olmayacak burası kesin. Başladık diyelim bunların arkasında Alex olmamalı çünkü defansif olarak çok düşüyor bu takım burası gerçek. Takım SOS veriyorsa Topuz gibi mücadeleci bir oyuncu oyundan alınmamalı bu da 2+2=4 gibi bir gerçek. Şu an bu yazıyı okuyanlar "hiç mi düşünmedi Altuğ, taraftarsız oynadık, eksiklerimiz vardı" diye düşünebilirler. Tabi ki düşündüm tabi ki bunların hepsi etken. Bilica oynasaydı 2. gol yenmezdi, taraftar olsaydı Volkan'ın konsantrasyonu daha üst seviyede olurdu ve ilk gol yenmezdi vs... Ancak şu unutulmamalı Fenerbahçe gibi bir klübün yedekte oturan oyuncularından oluşan kadrosu kesinlikle anadolu takımlarını yenebilmeli demiyorum ama en azından kafa kafaya mücadele etmeli ya da taraftarsız oynadığı maçta bu kadar mücadele ya da konsantrasyon eksikliği yaşamamalı. Bazı arkadaşlarımız diyebilir Emre'nin yokluğu büyük etken diye, evet gerçekten de büyük etken ama aslında işin üzücü tarafı da bu: Emre'nin yedeğinin olmaması. Yok mu? Var! Kim peki bu? Şüphesiz Abdülkadir Kayalı...A2 ligini takip edenler az çok bilir bu çocuğun performansını, iyi de gidiyor A2 liginde. Peki bu maçta en azından yedeklerde yok? Selçuk'un Emre'nin görevini yerine getiremeyeceğini 2-3 maç izleyenler bile az çok tahmin eder. Deniz dersek de bir göremedik 30 maçtır. Al 18'e bu genç çocuğu bir dene bakalım neler yapıyor. 2+2=4 kadar gerçek ve somut olan bir şey daha var: Daum'un 2 döneminde de genç oyunculara yönelmemesi. Keşke yönelse de bizler de görebilsek Fenerbahçe'nin bu genç yeteneklerini. Tabi ki çift forvet çıkınca daha defansif bir ortasaha şart gibi gözüküyor ancak bir de Beşiktaş maçından bir örnek vereyim hemen. Emre'nin sakatlandan sonra gelen Fink'in golü. Emre oyundan çıkmasaydı o golün yenmeyeceği aşikar, peki defansif ortasaha Selçuk nerde? Ceza sahasının 20 metre kadar dışında sol çaprazda... Bu golü daha fazla anlatmanın ya da Selçuk'un görevini ne kadar yerine getirdiğine daha fazla değinmeye gerek yok sanırım.
Teknik analizlere değindikten sonra biraz bu düşüşün diğer nedenlerinden de biraz bahsetmek istiyorum. Takım mücadeleci, koşuyor, kısacası kazanma hırsı var. Son haftalardaki düşüşün nedenlerinden biri de inanıyorum ki yorgunluk. Şimdi aklınıza İngiltere'de takımlar 1 sezonda en az 65-70 maç yapıyor diye düşünenler olabilir. Tabi ki öyle ama burası Türkiye, ligimizin La Liga ya da EPL'le karşılaştırılmasını doğru bulmuyorum, çünkü o ligler bizim ligimizin 4-5 gömlek üstünde. Konumuza fazla sapmadan dönecek olursak, Daum'un rotasyon kullanmamasına değineceğim. Son Kasımpaşa maçı gösterdi ki bu takımdaki 25 futbolcunun hepsi hazır değil. Futbolcunun hazır olmasını sağlamanın en önemli etkenlerinden biri de şüphesiz maçlarda süre almasıdır. Ancak bunu bugüne kadar malesef göremedik. Görebilseydik Kasımpaşa maçında takımın mücadele gücü bu kadar düşük olmazdı. İşte bu da rotasyonun en büyük faydası olacaktı şüphesiz.
Evet yazıda bir çok eleştiri var özellikle de Daum'a. Ancak şunu da unutmayalım 20 küsür seneden sonra 2 sene üst üste şampiyonluk yaşatımış, takıma ruh vermiş ve de vermeye devam eden, her zaman göze hoş gelmese de Fenerbahçe taraftarını genelde mutlu eden mücadeleci oyunu sergiletiyor Daum takımına. Futbolcularla arası iyi. Geçen seneye dönüp baktığımızda takım ne koşuyordu ne de futbolcuların yüzü gülüyordu. Unutmamak gerekir ki Daum 2. kez bir enkazı devraldı. 2003 senesinde devraldığı takımın başarısını başında olamasa da 2008'de Fenerbahçe'nin CL macerasında görmüş ve izlemiş oldu. Fenerbahçe taraftarı her ne olursa olsun sabretmeli, önce yönetime daha sonra da Daum ve futbolculara güvenmeli, desteğini hiç bırakmamalı. Daum yaptığı hatalardan ya da yanlış seçimlerden ders çıkaracak yapıda ve karakterde bir insan. Tek sıkıntı 70. dakika tabusunu yıkmalı ki son maçta da bunun sinyalini 45. dakikada yapmış olduğu yanlış bir hamleyle olsa da verdi. Hazır gördüğü genç yeteneklere de kesinlikle şans verecektir. Sonuç olarak gerçek olan bu takımın toparlanacağı ve daha iyi yerlere geleceğidir!
Bir küçük paragraf da Önder'e açayım istedim. Beni tanıyanlar az çok bilir sinirlendiğim zaman o gitsin bu gitsin şu yedek kalsın yaparım ama aslında hiç biri içten değildir. Ancak Önder sanırım bu takımdaki misyonunu tamamlamış, yolları ayırmanın vakti gelmiş.
Öncelikle Fenerbahçe'nin 3 maçta sadece 1 puan toplamasına değinerek başlayalım. Kayserispor maçıyla başladı kazanamama serisi. Hatırlayacağınız üzere Fener Cristian Baroni'nin golüyle önce 1-0 öne geçmesine rağmen yenilmekten hatta fark yemekten kurtulup maçı 1-1 tamamlayabilmişti. Bu maçla başlayan düşüşle beraber sırasıyla Beşiktaş ve Kasımpaşa yenilgileri geldi. Bu maçların tek tek analizini yapmaktansa, onlardan örnekler vererek yaklaşım yapmanın, olaylara daha çevreli bakmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Daum'un sistemini az çok biliyoruz, önce kondisyon ve sağlam defans daha sonra diğer bölgelere yönelerek adımlarını atıyor. Ancak şurda yanılmamak lazım, Fenerbahçe Daum'un ilk döneminden genele döktüğümüzde daha iyi top oynuyor, ama düzelmemiş bazı şeyler var hala. Öncelikle kadro ve oyuncu değişikliği tercihleri. Özellikle son Kasımpaşa maçına bakacak olursak, ilk 11'in 3lüsü Topuz, Selçuk ve Baroni... Genel kadro yapısına bakacak olursak ofansif bir takım. (çift forvet) Ancak burada unutulmaması gereken bir nokta var. Alex'in yardımcı olacak kimse yok, belki biraz Topuz ancak açık oynamasından dolayı yapabileceği fazla bir şey yok. İlk yarı 1-1 tamamlandı ama Kasımpaşa pozisyonlar kaçırmıştı. Maçın 2. yarısı başladığında gördüğüm değişiklik beni ürküttü. Topuz yerine Özer girmişti. Zaten ofansif olan takım Özer'in de oyuna girmesiyle beraber daha defansif olmuş, ortasaha da oynayacak mücadele edecek kimse kalmayacaktı. Öyle de oldu, defans bloğuyla hücum hattı arasında 40-50 metrelik mesafe, defansta Baroni ordan oraya koşmaya çalışıyor, Selçuk ne yapıyor bilemiyorum, hücum hattı da top kayıplarıyla hiç bir şey yapamıyordu. Zaten ilk yarıdan SOS veren takım 2. yarı sonucunda da maçı kaybetti. Çift forvet oynanmasına hiç bir şekilde karşı değilim ancak bu çiftlerden biri Güiza ya da Semih olmayacak burası kesin. Başladık diyelim bunların arkasında Alex olmamalı çünkü defansif olarak çok düşüyor bu takım burası gerçek. Takım SOS veriyorsa Topuz gibi mücadeleci bir oyuncu oyundan alınmamalı bu da 2+2=4 gibi bir gerçek. Şu an bu yazıyı okuyanlar "hiç mi düşünmedi Altuğ, taraftarsız oynadık, eksiklerimiz vardı" diye düşünebilirler. Tabi ki düşündüm tabi ki bunların hepsi etken. Bilica oynasaydı 2. gol yenmezdi, taraftar olsaydı Volkan'ın konsantrasyonu daha üst seviyede olurdu ve ilk gol yenmezdi vs... Ancak şu unutulmamalı Fenerbahçe gibi bir klübün yedekte oturan oyuncularından oluşan kadrosu kesinlikle anadolu takımlarını yenebilmeli demiyorum ama en azından kafa kafaya mücadele etmeli ya da taraftarsız oynadığı maçta bu kadar mücadele ya da konsantrasyon eksikliği yaşamamalı. Bazı arkadaşlarımız diyebilir Emre'nin yokluğu büyük etken diye, evet gerçekten de büyük etken ama aslında işin üzücü tarafı da bu: Emre'nin yedeğinin olmaması. Yok mu? Var! Kim peki bu? Şüphesiz Abdülkadir Kayalı...A2 ligini takip edenler az çok bilir bu çocuğun performansını, iyi de gidiyor A2 liginde. Peki bu maçta en azından yedeklerde yok? Selçuk'un Emre'nin görevini yerine getiremeyeceğini 2-3 maç izleyenler bile az çok tahmin eder. Deniz dersek de bir göremedik 30 maçtır. Al 18'e bu genç çocuğu bir dene bakalım neler yapıyor. 2+2=4 kadar gerçek ve somut olan bir şey daha var: Daum'un 2 döneminde de genç oyunculara yönelmemesi. Keşke yönelse de bizler de görebilsek Fenerbahçe'nin bu genç yeteneklerini. Tabi ki çift forvet çıkınca daha defansif bir ortasaha şart gibi gözüküyor ancak bir de Beşiktaş maçından bir örnek vereyim hemen. Emre'nin sakatlandan sonra gelen Fink'in golü. Emre oyundan çıkmasaydı o golün yenmeyeceği aşikar, peki defansif ortasaha Selçuk nerde? Ceza sahasının 20 metre kadar dışında sol çaprazda... Bu golü daha fazla anlatmanın ya da Selçuk'un görevini ne kadar yerine getirdiğine daha fazla değinmeye gerek yok sanırım.
Teknik analizlere değindikten sonra biraz bu düşüşün diğer nedenlerinden de biraz bahsetmek istiyorum. Takım mücadeleci, koşuyor, kısacası kazanma hırsı var. Son haftalardaki düşüşün nedenlerinden biri de inanıyorum ki yorgunluk. Şimdi aklınıza İngiltere'de takımlar 1 sezonda en az 65-70 maç yapıyor diye düşünenler olabilir. Tabi ki öyle ama burası Türkiye, ligimizin La Liga ya da EPL'le karşılaştırılmasını doğru bulmuyorum, çünkü o ligler bizim ligimizin 4-5 gömlek üstünde. Konumuza fazla sapmadan dönecek olursak, Daum'un rotasyon kullanmamasına değineceğim. Son Kasımpaşa maçı gösterdi ki bu takımdaki 25 futbolcunun hepsi hazır değil. Futbolcunun hazır olmasını sağlamanın en önemli etkenlerinden biri de şüphesiz maçlarda süre almasıdır. Ancak bunu bugüne kadar malesef göremedik. Görebilseydik Kasımpaşa maçında takımın mücadele gücü bu kadar düşük olmazdı. İşte bu da rotasyonun en büyük faydası olacaktı şüphesiz.
Evet yazıda bir çok eleştiri var özellikle de Daum'a. Ancak şunu da unutmayalım 20 küsür seneden sonra 2 sene üst üste şampiyonluk yaşatımış, takıma ruh vermiş ve de vermeye devam eden, her zaman göze hoş gelmese de Fenerbahçe taraftarını genelde mutlu eden mücadeleci oyunu sergiletiyor Daum takımına. Futbolcularla arası iyi. Geçen seneye dönüp baktığımızda takım ne koşuyordu ne de futbolcuların yüzü gülüyordu. Unutmamak gerekir ki Daum 2. kez bir enkazı devraldı. 2003 senesinde devraldığı takımın başarısını başında olamasa da 2008'de Fenerbahçe'nin CL macerasında görmüş ve izlemiş oldu. Fenerbahçe taraftarı her ne olursa olsun sabretmeli, önce yönetime daha sonra da Daum ve futbolculara güvenmeli, desteğini hiç bırakmamalı. Daum yaptığı hatalardan ya da yanlış seçimlerden ders çıkaracak yapıda ve karakterde bir insan. Tek sıkıntı 70. dakika tabusunu yıkmalı ki son maçta da bunun sinyalini 45. dakikada yapmış olduğu yanlış bir hamleyle olsa da verdi. Hazır gördüğü genç yeteneklere de kesinlikle şans verecektir. Sonuç olarak gerçek olan bu takımın toparlanacağı ve daha iyi yerlere geleceğidir!
Bir küçük paragraf da Önder'e açayım istedim. Beni tanıyanlar az çok bilir sinirlendiğim zaman o gitsin bu gitsin şu yedek kalsın yaparım ama aslında hiç biri içten değildir. Ancak Önder sanırım bu takımdaki misyonunu tamamlamış, yolları ayırmanın vakti gelmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder