23 Şubat 2010 Salı

Kadıköy'de Neler Oluyor?

TSL'nin 22. haftasında Bursaspor'la karşılaşan Fenerbahçe, son 10 dakikada yediği 2 golle sahadan 3-2 mağlup ayrıldı. İlk yarıda rakibi boğan bir Fenerbahçe izlerken, 2. yarı top yapamayan, mücadeleden düşen bir Fenerbahçe gördük. Geçen hafta 2-2 biten Manisapor karşılaşmasının bir kopyası şeklinde geçen maç şüphesiz bir takım soruları da beraberinde getiriyor. Fenerbahçe neden bu kadar kolay gol yerken, bir yandan da bu kadar çok gol kaçırıyor? Fenerbahçe neden maçların 2. yarısında, özellikle 60. dakikadan sonra oyundan düşüyor ve de neden her seferinde öne geçse de bu durumunu koruyamıyor ve puan kayıpları yaşıyor? Bu yazıda, bu soruları naçizane fikirlerim ve futbol bilgimle az çok cevaplamaya çalışacağım.
Öncelikle bugünki maçın öncesine gidelim. Bir çok Fenerbahçe taraftarı gibi ben de daha kadrolar açıklanmadan Deniz'in ve Güiza'nın ilk 11'de olup olmayacağını merak ediyordum. Özellikle Güiza'nın gerek taraftarlar arasında gerekse medyada çok eleştirilmesi nedeniyle Daum'un onu yedek kulübüsünde oturtacağını düşünüyordum. Ancak saatler 19.30'u gösterdiğinde, büyük bir şaşkınlık içinde kaldığımı söyleyebilirim. Her iki futbolcu da ilk 11'deydi, hem de ikisinin de 2'şer alternatifi varken (Önder ve Bekir - G.Ünal ve Semih). Daum'un neyi düşünerek ikisini de tekrar ilk 11'de başlatmasının nedenini kavrayabilmiş değilim. Ya onları geri kazanmaktı aklından geçen ya da gerçekten 2 futbolcunun da hatalarının farkına varıp kendilerini hem camiaya hem de taraftara affettirebilme olasılıkları. Ancak Daum'un kadro tercihinde bugün pek de başarılı olduğu söylenemez. Güiza pas trafiğinde eski maçlara göre nispeten daha etkin bir rol alsa da, yine yakaladığı pozisyonları değerlendiremedi, Deniz ise yine "bildiğimiz" Deniz. 3. golde çıkamadığı kafa topu sonucunda Fenerbahçe'nin kalesinde mağlubiyet golünü görmesine engel olamadı. Bu arada oyunculardan bahsederken şunu da ekleyeyim. Biz ne Güiza'cıyız ne Semih'çi ne Deniz'ciyiz ne de Önder'ci. Çubuklu için terinin son damlasına kadar savaşan, o formayı giyen herkesin başımızın üstünde yeri var, ancak bunlar bazı gerçekleri malesef değiştirmiyor. Gelelim o "bazı gerçeklere".
Deniz Barış bu takıma yıllarını vermiş, gerek efendiliği ve ahlakı gerekse yaşadığı kötü olaylardan dolayı sadece Fenerbahçelilerin değil, tüm Türk futbol camiasının sevgi ve saygısını kazanmış, Fenerbahçe için mücadele etmiş, hatta ve hatta alınan bazı galibyetlerin mimarlarından da birisi olmayı başarmış bir futbolcudur (ya da futbolcuydu). Taraftar için de yeri her zaman ayrı olacaktır ancak Deniz malesef Fenerbahçe Spor Kulübü için kredisini doldurmuştur. Artık ne o eski Fenerbahçe var ne de eski Deniz. Özellikle Daum'un onu stoper mevkinde oynatmasıyla beraber iyice görmüş olduk. Kafa topuna çıkamıyor, kademeye giremiyor, top kesemiyor. Deniz'in 25 kişilik kadroda yeri olmadığını düşünürken ben, Daum neden inatla onu stoper olarak oynatıyor - hem de yedeklerde Bekir ve Önder varken - anlaşılır gibi değil. Deniz de stoperin "s" si yok, futbolcunun "f" si olduğu ise şüpheli artık.
Gelelim Güiza'ya. "Okçu" bugünlerde gerek özel hayatında gerekse futbol hayatında zorlu günler geçiriyor. Hem eşiyle ilişkisi hem de taraftarın kaçırılan goller karşısındaki tepkisi onu daha da umutsuzluğa sürüklüyor gibi. İspanya liginin gol kralı olmuş, milli takımda yer almış bir futbolcunun kumaşı şüphesiz iyidir, ancak artık deve misali kafaları kuma gömmektense, kan uyuşmazlığı olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. En basitinden takımda tutulmak isteniyorsa, yedek kulübesine çekilmeli ve gerek arkadaşları gerekse yönetim tarafından terapi uygulanmalı, ona destek verilmeli. Bugünki Bursaspor maçında Semih mi oynamalıydı? Hayır, kesinlikle savunmuyoruz bunu, ama Daum'un bilgisi dahilinde transfer edilmiş, geçmişte TSL'de gol kralı olmuş bir futbolcu var yedek kulübesinde: Gökhan Ünal. Ona neden şans verilmiyor? Semih ve Güiza'nın form düşüklüğü apaçık ortada. Bir şans verilmeli bakalım nolacak. Spesifik oyunculurdan bahsederek başladık çünkü aradığımız cevaplara ışık tutacaktır diye düşünüyoruz.
Gerek bu sezon gerekse geçen sezonlarda, kulübün başında Daum varken hep yüksek kondisyondan ve son dakikalarda atılan gollerden bahsediliyor. Çoğu kişiye göre Fenerbahçe kondisyonunu maçın hepsine yaymasını biliyor. Bu sezon farklı mı peki? Hayır farklı değil. Fenerbahçe şu an ligin en iyi mücadele eden takımıdır. Peki neden sezonun 2. yarısından beri Fenerbahçe maçların 2. yarılarında oyundan düşüyor? Cevabı basit: yanlış oyuncu değişiklikleri ve olmayan rotasyon. Bugünkü maça bakıyoruz, 2-1'ken Güiza çıkıyor yerine Semih giriyor, 2-2 olduğunda ise G.Gönül çıkıyor yerine G. Ünal giriyor. Amaç topu kontrol etmekken neden oyundan düşen ortasahaya taze bir kan düşünmüyor Daum? Bunun cevabını ben de bilmiyorum. Selçuk'tan 7 yıldır futbolunu geliştiremiyor, Fenerbahçe'deki misyonunu çoktan tamamladı diye bahsetsek de, bu maçta hem kesiciliğiyle hem de yapacağı paslarla biraz daha rahatlatabilirdi oyunu. Bu da Bursaspor'un orta sahayı kolayca geçmesini engelleyebilirdi. Defansın ortasına baktığımızda Deniz ve Bilica ikilisi orta sıralardaki anadolu takımlarının defansını andırıyor. Önceden Bilica'dan bahsetmiştim - Bursaspor'la oynanan ZTK çeyrek final 2. maçında yaptığı penaltının ardından - inşallah daha dikkatli olur diye. Ancak bugün Bursaspor'un 2. golünün öncesinde yaptığı tehlikeli hareketi bugün anadolu kulüplerinde oynayan futbolcu bile yapmaz. Bilica kendine bir an önce çeki düzen vermeli, çünkü bu hatalar Fenerbahçe'li bir futbolcuya yakışmıyor. Deniz ise yine aheste aheste dolaşıyor sahada, yukarıda da bahsettiğim gibi stoper özelliklerinin "s" si yok kendisinde. Tabi bu puan kayıplarının nedeni sadece bu 2 futbolcu değil. Takım savunması da ilginç bir şekilde ahengini kaybetti bugünlerde. Defanstan çıkarken hatalı paslar, hatalı adam paylaşımları ve takipsizlik. Daum futbolcuların kulağını çekmeli bu konuda. Fenerbahçe neden gol atamıyor kısmına da gelecek olursak, tek denebilecek Gökhan Ünal'a şans verilmeli. Bu takım son maçların ilk yarılarında sergilediği oyunu geri kalan maçların tümüne yayabildiği sürece kimsenin bir şey demeye hakkı yok, ancak ilk yarılardaki oyununu 2. yarıda devam ettiremediği gibi bir de geriye düşüyorsa ya da mağlup oluyorsa düşünülecek çok şey var ortada. Daum acil bir çözüm bulmalı.
Burada bir paragraf açmak istiyorum Daum'un bugünki kadro tercihine. Geçen perşembeden beri taraftarın Güiza'ya karşı dolduğunu cümle alem biliyor. Onu kazanmak için oynatıyor belki Daum, ama yaptığı onu taraftarın önüne atmaktan başka bir şey değil. Psikolojisi bozuk olan bir futbolcuyu, hem de son maçındaki performansından dolayı eleştirlilere maruz kalmış bir futbolcuyu, tekrar oynatıp ona taraftarın tepkisini göstertmek, oyundayken " Semih Şentürk" diye bağırılmasına neden olmak o futbolcuyu kaybetmek demektir. Daum gibi bir profesyonel buna nasıl dikkat etmiyor anlayamıyorum. Nitekim oyundan alınan Güiza gözyaşlarını tutamadı.
Bu kadar eleştiriden sonra da Emre ve A. Santos'un mücadelelerinin alkışlanması gerektiğini de düşünüyoruz. Ayrıca Bursaspor'un oynadığı açık ve göze zevk veren futbol da göz ardı edilmemeli. Manisaspor, Diyarbakırspor gibi futbol katili takımlar biraz feyz alsınlar.
Küçük bir paragraf da Fenerbahçe taraftarına. Özlenen görüntüler vardı bugün Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda. Bilet fiyatlarının aşağı çekilmesi baya bir işe yaramış belli ki. Tek negatif yönleri Güiza oyundan alınırken onu yuhalamaları da olsa, bunda Daum'un payının büyük olduğunu düşündüğüm için taraftara da diyecek bir sözüm yok. İnşallah takımlarını böyle desteklemeye devam ederler.
Sonuç olarak ne şampiyonluk kaybedildi ne de yara alındı. Bu taraftarla, bu oyunla, bu mücadeleyle gelecek şampiyonluk. Ancak gerekli önlemler alınırsa...

*HDTD*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder