15 Şubat 2010 Pazartesi

All-Star 2010 Dallas


Bugün sabaha karşı Dallas "Cowboys Stadium"da sonlanmış olan 59. "All-Star" etkinliği, 2010'un- basketbol adına- en güzel haftasonlarından birini sundu biz basketbol severlere. Bununla birlikte geceyi özel kılan başka bir olay daha vardı; bir daha zor kırılabilecek bir rekora imza atmak. Bu şölen için 1.2 milyar Dolar harcanarak hazırlanan bu stadyumda dün gece maçı izleyen 108.713 seyirci, farkında olmadan Guinness Rekorlar Kitabı'na da girmiş oldu.


Doğu ve Batı'nın yıldızlarının karşı karşıya geldiği bu mükemmel maç, 141-139 Doğu takımının galibiyetiyle sona erdi. Dünyanın her yerinden milyonların canlı izlediği bu karşılaşmanın "MVP", yani en değerli oyuncusu da 31 dakika süre alıp; 28 sayı, 6 ribaund, 11 asist ve 5 top çalma ile oyunu tamamlayan Dwyane Wade oldu. Bu rakamları göz ardı ederek baktığımız zaman da Wade gerçektende Doğu'nun en başarılı ve istekli ismiydi. Maçı bitiren savunmayı yapıp, Carmelo Anthony'ye son topu kullandırmaması da azminin bir göstergesiydi. Oyunda kaldığı süre boyunca, ödüle yakın takım arkadaşları Dwight Howard ve Lebron James'in aksine bence daha çok göz doldurdu ve bence hakettiğini aldı.

Maçı eğer Batı ekibi kazanmış olsaydı ki çokta uzak bir ihtimal değildi, benim gönlümden geçen isim Carmelo Anthony'ydi. İlk ve son çeyreklerdeki oyunu ve rakamlarının neredeyse Wade kadar iyi oluşu sanırım sizleride benimle hemfikir etmeye yeter.

Birazda takımlardan bahsetmek istiyorum. Batı takımında iyi ve kötü dikkat çeken birkaç isim vardı. İlk kez All-Star olarak çıktığı sahada Deron Williams gerçekten beklenenin çok üstünde bir performans sergiledi ve All-Star gecesine yakışan bir isim oldu. Fakat, bütün maç içindeki tek olumsuz hareketide mağlubiyetlerine sebep oldu diyebilirim. Skor berabereyken Wade'e kaptırdığı top ve ardından yaptığı faule kendi bile anlam veremedi. Son çeyreğe adını yazdıran Chauncey Billups' da Doğu'nun açtığı farkın kapanmasında büyük rol oynadı. Deron Williams için söylediğim herşeyi onun içinde söyleyebilirim. Fakat Batı ekibinde, belkide beklentilerin en altında kalan isimde Zach Randolph oldu. Randolph da Williams gibi ilk kez All-Star oldu ama etkisiz kalışının yanında yaptığı birkaç sert hareketlede benim çok gözüme battı diyebilirim. Özellikle, Howard'a pota altında yaptığı sert faulü yüzünden Kaan Kural'ı bile kızdırmayı başardı. Herşeye rağmen benim gönlüm Batı'nın kazanmasından yanaydı ama dün gecenin kazananı 59 yıldır hep basketbol, asıl güzel olanda bu.

Doğu takımı bana göre kağıt üstünde Batı'dan çok daha iyi durmasına rağmen oyun olarak ezici olabildiği süre çok azdı. Maç içinde sürekli parlayıp sönen isimlerin oluşu; Chris Bosh ve Paul Pierce gibi- takıma süreklilik adına pek birşey katmadı. Bununla beraber, aynı anda sahada oldukları süre içerisinde Wade, James ve Howard geceye yakışan hareketlerle alkış topladılar. Keşke en azından biri smaç yarışmasında olsaydıda bizde tatmin olsaydık, dedirttiler.

Sadece bu sene beni birazcık üzen smaç ve yetenek yarışmalarının pek beklediğim gibi geçmemesiydi. Nate Robinson 3. kez smaç şampiyonu olarak, ki bunu yapan tek kişi, tarihe geçti ama en azından beni tatmin etmedi diyebilirim. Belki rakiplerinin sıkı olmayışı, belkide kendine aşırı güvenişi birazcık performansını köreltmiş gibiydi hatta basitleştirmiş ve sıradanlaştırmıştı.

Malesef kaçırdığım tek etkinlik çaylakların maçı oldu ki sonradan öğrendiğim üzere bu maç bir sürprizle bitmiş denilebilir, çünkü 7 yıldır süregelen 2. yıl oyuncularının "Sophomores" galibiyetine, 140-128' lik bir skorla çaylaklar son vermiş.

Sonuç olarak aslında diyecek pek fazla birşey yok. All-Star her sene olduğu gibi yine kalite, organizasyon ve göz zevki olarak muhteşem şekilde doyurucu ve keyifliydi. Basketbol'un aslında sadece bir spor olmadığını 59 yıldır öyle güzel kanıtlıyorlar ki, o gece o salondaki binlerce kişi ve televizyonlarının başındaki milyonlar her sene katlanarak büyüyor ve büyüyecek.

We Love This Game...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder