30 Eylül 2009 Çarşamba

Raf Ömrü



Bu akşam da Şampiyonlar Ligi yayını keyif vermedi. İlker Yasin daha maçın başından tat tuz iptali yaptı televizyon izleyicileri için. Ruhsuz,sevimsiz,keyifsiz bir maç anlattı. Gerçi bunda maçın da etkisi vardı ama İlker Yasin genelde böyle ruhsuz maç anlatır zaten.



Beşiktaş'la ilgili yazılacak çok şey var bu akşam için. Gerçi biz ne kadar yazarsak yazalım hiç bir şey değişmeyecek,orası kesin. Beşiktaş'ın en büyük sıkıntısı, raf ömrünü doldurmuş oyuncular.Artık daha fazla oynayamayacak oyuncular, oynamaları halinde takıma zarar verecek oyuncular bunlar. Rüştü bunların başında geliyor. Yeni açılmış süpermarket zincirleri misali hediye gibi gol dağıtmaya devam ediyor. İlk goldeki yer tutuşu felaket. Çok zor bir top değildi bence ve çıkarılabilirdi ama cepheden,yandan kısacası karşı karşıya olmayan topların hepsinde zayıf olan Rüştü'nün kötü yer tutuşu sayesinde ilk gol yenildi. Daha önceki haftalarda Beşiktaş için mücadele ediyorlar ama gol atamıyorlar deniliyordu. Bu akşam mücadeleden de bir eser görmedik. Tello tamamiyle kaçak dövüştü ve adeta Yalan Rüzgar'ını oynadı bütün maç boyu. CSKA savunması ağırdı ve onların karşısında en etkili silah Holosko'ydu. Defansın arkasına atılacak toplarda veya ani kontra ataklarda çok önemliydi. Fakat sakatlandı ve hız önemliyken yerine giren Yusuf ile beraber takımın hızı da yavaşladı.



Mustafa Hoca sene başında takımdan ayrılmak istedi ancak takım şansın da yardımıyla şampiyon olduğu için uğura inanan başkan Demirören hiçbir şeyin izin vermeden Mustafa Hoca'yı ikna edip takımın başında tuttu. Mustafa Hoca muhtemelen olacakların farkındaydı ama bu kadar da kötü olmasını kimse beklemiyordu. Beşiktaş bu akşam yenildiyse Mustafa Hoca'nın kadro ve taktik seçiminin bunda büyük payı var. Rüştü ligdeki en önemli maçı yaktı ve Şampiyonlar Ligi'ndeki en önemli maçlardan birinde gene takımı yaktı. Tello'nun da artık bu takımı katkısı şu saatten itibaren olamaz.

Tabi yukarıda yazdığımız sıkıntıların hepsinde yönetimin suçu büyük. Ne zaman Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'ne katılacak, o sene anlamsız bir transfer politikası izlenir ve nerede 2. sınıf yabancı oyuncular var, onlar kadroya dahil edilir. Ondan sonra da neden Avrupa'da istenildiği gibi başarı yakalanmıyor diye oturup düşünülür.Şeref Yalçın, Real Madrid'in Cristiano Ronaldo transferini gölgede bırakıcak bir transfer yapıcaz demişti.Aslında sözlerini de tuttular.İnsanlar artık Cristiano Ronaldo'ya 94 milyon euro verilir mi yerine Tabata'ya 8 milyon euro verilir mi diye konuşuyorlar.Gerçekten kendilerini rezil ederek Ronaldo transferini gölgede bıraktılar.Vizyon sahibi olmayan, bir başkanın ağırlığını taşımayan bir adama 5 sene sabretmek nasıl bir akla hizmettir anlamıyorum. Umarım 2010 Ocak'ından itibaren işler daha yoluna gider.



Bence Beşiktaş'ın en büyük eksikliği, ne forvet ne de oyun kurucu orta saha. En büyük eksiklik, Beşiktaş takımını motive edecek, ateşleyecek bir kaptanının olmaması.
Saha içinde yol gösterecek,oyuna yön verecek saha içi lider eksik. Bu eksikliği ne forvet arkası bir oyuncuyla ne de "10.5" numara bir adamla giderebilirsiniz. Beşiktaş bu sıkıntıyı Sergen-Tayfur ikilisinden beri yaşıyor ve bana kalsa çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri bu.Ayrıca, çok fazla ömrünü doldurmuş oyuncu var ve bunların takımda durması takıma daha çok zarar veriyor.

Sonuç olarak, artık bu bayat işler Beşiktaş'ın midesi için iyi değil. Yeni hedefler konmalı ve yeni adımlar atılmalı ki insanların menfaatinden önce Beşiktaş'ın çıkarları için bir şeyler yapılsın ve umarım seneye bu yazı yerine daha övgü dolu sözler sarfedebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder