29 Mart 2010 Pazartesi
Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik, Dönüyoruz: 1-0
Yazıma başlamadan önce değinmek istediğim bir şey var, bu yazı gerek dünkü galibyetin verdiği keyif gerekse Yıldızlar Kadrosu taraftarlarının maçtan önce sağa sola çok şey yazmalarından dolayı biraz mizahi biraz da kaynak olacak, kısacası biraz çizgimden çıkacağım. Yeri geldiğinde de argoya kaçıcak kelimeler de kullanabilirim, şimdiden sizi rahatsız ya da sürç-ü lisan edersem affola.
Maçtan önce favori Galatasaray olarak belirlenmişti. "Derbilerde favori olmaz" sözü doğru bir söz nitekim de kanıtlandı bu ama kimse Fenerbahçe'nin galibiyetini beklemiyordu, ben ve benim gibi arkadaşlarım, abilerim dışında. Maçtan önce hep sustum hiçbir Galatasaray'lı arkadaşıma da haftaları saymaları gerektiğinden başka birşey de demedim (4 haftadır sayıyorduk beraber). Aslında sessizliğim kopacak fırtınanın habercisiydi, içten içe diyordum biz bunları yeneriz diye - yeneriz dışında başka bir kelime yazmamak için zor tuttum kendimi kelimeler kifayetsiz kalıyor. Maç başlamadan önce yayıncı kuruluşun anons ettiği kadro beni korkutmadı değil - tam bir kamikaze kadrosu - arkadaşlarla da bu maçı ya 5-0 alırız ya da 5-0 veririz dedik. Kadro da şöyleydi: Volkan-Gökhan G.-Lugano-Bilica-Vederson-Topuz-Selçuk-Özer-Alex-Güiza-Gökhan Ü. 4-1-2-1-2 gibi bir diziliş geçti aklımızdan bize daha da fazla heyecan verdi tabi ki bu kadro, ancak daha sonra Fenerbahçe'nin resmi internet sitesine baktığımızda klasik 4-4-1-1 taktiğiyle çıkacağımızı sağ tarafta Özer, defansif ortasahada da Selçuk'un yanında Topuz'un oynayacağını öğrendik ve yenmeye(!) az kaldı dedik kendi kendimize. Maçın ilk devresi iki takım adına da kontrollü ve ortasaha mücadelesi şeklinde geçse de topun hakimi Fenerbahçe'yi. Pozisyonu nerdeyse olmayan bir derbi olsa da Daum futbolcuları iyi hazırlamış ki hepsi oynamaları gerektiği gibi oynadılar, ne eksik ne de fazla. İlk yarıya damga vuran olaylar ise Güiza'nın nizami gol pozisyonu olabilecek durumun ofsayt ile kesilmesi ve de Hasbelkader Keita'nın yan hakemin önünde 2 metre ofsayt olmasına rağmen devam kararı verilmesiydi. 2. yarı başlamadan hepimiz farkındaydık birşeyler olacaktı artık maçta, bu maç 0-0 bitmezdi, ancak 2 takımın da gol atacak bir potansiyeli yoktu. 2. yarının başlarında derbilerin olmazsa olmazı olan su şişesi(bardağı) atılma olayının sonucunda Alex yerde kaldı ve oyun 2-3 dakika durdu. Bakalım federasyon bu olay karşısında ne yapacak, Hasbelkader Keita'ya gelseydi o su yerden kalkar mıydı Fenerbahçe'nin sahası kapanmaz mıydı merak da etmiyor değilim. Dakikalar 70'e geldiğinde ise Selçuk, Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndan attığı golle çubukluları 1-0 öne geçirdi, Ne-o Franco? da Kadıköy'den gelen şuta şaşakaldı ve golü de hunharca kabul etmesini bildi. Maçın geri kalan kısmında Galatasaray kuru baskı oluştursa da, tek pozisyon Hasbelkader Keita'nın şutunda Volkan'ın topu inanılmaz bir şekilde kornere çelmesiydi. Fos Santos sana da 2 çift lafım var, maç boyunca yerden kalkmazsan 90+4'te olan pozisyonu hakem hayatta penaltı olarak değerlendirmez, karakteriniz olsun biraz.
Küçük bir paragraf da Volkan Demirel'e açmak istedim. Volkan...Adamımsın!
Bu arada centilmen başkan Özhan Canaydın'ı tekrar rahmetle anıyoruz. Güle güle Özhan Başkan.
Edit: Yukarıdaki resim de bazı kişilerin ders alması açısından iyi olur diye düşünüyorum.
*HDTD*
Maçtan önce favori Galatasaray olarak belirlenmişti. "Derbilerde favori olmaz" sözü doğru bir söz nitekim de kanıtlandı bu ama kimse Fenerbahçe'nin galibiyetini beklemiyordu, ben ve benim gibi arkadaşlarım, abilerim dışında. Maçtan önce hep sustum hiçbir Galatasaray'lı arkadaşıma da haftaları saymaları gerektiğinden başka birşey de demedim (4 haftadır sayıyorduk beraber). Aslında sessizliğim kopacak fırtınanın habercisiydi, içten içe diyordum biz bunları yeneriz diye - yeneriz dışında başka bir kelime yazmamak için zor tuttum kendimi kelimeler kifayetsiz kalıyor. Maç başlamadan önce yayıncı kuruluşun anons ettiği kadro beni korkutmadı değil - tam bir kamikaze kadrosu - arkadaşlarla da bu maçı ya 5-0 alırız ya da 5-0 veririz dedik. Kadro da şöyleydi: Volkan-Gökhan G.-Lugano-Bilica-Vederson-Topuz-Selçuk-Özer-Alex-Güiza-Gökhan Ü. 4-1-2-1-2 gibi bir diziliş geçti aklımızdan bize daha da fazla heyecan verdi tabi ki bu kadro, ancak daha sonra Fenerbahçe'nin resmi internet sitesine baktığımızda klasik 4-4-1-1 taktiğiyle çıkacağımızı sağ tarafta Özer, defansif ortasahada da Selçuk'un yanında Topuz'un oynayacağını öğrendik ve yenmeye(!) az kaldı dedik kendi kendimize. Maçın ilk devresi iki takım adına da kontrollü ve ortasaha mücadelesi şeklinde geçse de topun hakimi Fenerbahçe'yi. Pozisyonu nerdeyse olmayan bir derbi olsa da Daum futbolcuları iyi hazırlamış ki hepsi oynamaları gerektiği gibi oynadılar, ne eksik ne de fazla. İlk yarıya damga vuran olaylar ise Güiza'nın nizami gol pozisyonu olabilecek durumun ofsayt ile kesilmesi ve de Hasbelkader Keita'nın yan hakemin önünde 2 metre ofsayt olmasına rağmen devam kararı verilmesiydi. 2. yarı başlamadan hepimiz farkındaydık birşeyler olacaktı artık maçta, bu maç 0-0 bitmezdi, ancak 2 takımın da gol atacak bir potansiyeli yoktu. 2. yarının başlarında derbilerin olmazsa olmazı olan su şişesi(bardağı) atılma olayının sonucunda Alex yerde kaldı ve oyun 2-3 dakika durdu. Bakalım federasyon bu olay karşısında ne yapacak, Hasbelkader Keita'ya gelseydi o su yerden kalkar mıydı Fenerbahçe'nin sahası kapanmaz mıydı merak da etmiyor değilim. Dakikalar 70'e geldiğinde ise Selçuk, Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndan attığı golle çubukluları 1-0 öne geçirdi, Ne-o Franco? da Kadıköy'den gelen şuta şaşakaldı ve golü de hunharca kabul etmesini bildi. Maçın geri kalan kısmında Galatasaray kuru baskı oluştursa da, tek pozisyon Hasbelkader Keita'nın şutunda Volkan'ın topu inanılmaz bir şekilde kornere çelmesiydi. Fos Santos sana da 2 çift lafım var, maç boyunca yerden kalkmazsan 90+4'te olan pozisyonu hakem hayatta penaltı olarak değerlendirmez, karakteriniz olsun biraz.
Küçük bir paragraf da Volkan Demirel'e açmak istedim. Volkan...Adamımsın!
Bu arada centilmen başkan Özhan Canaydın'ı tekrar rahmetle anıyoruz. Güle güle Özhan Başkan.
Edit: Yukarıdaki resim de bazı kişilerin ders alması açısından iyi olur diye düşünüyorum.
*HDTD*
25 Mart 2010 Perşembe
Klasik Kupa Maçı
Fenerbahçe, Ziraat Türkiye Kupası yarı final ilk maçında Şükrü Saraçoğlu stadında karşı karşıya geldiği Manisaspor'u Güiza ve Deivid'in attığı gollerle 2-0 mağlup etti. Baştan sona tipik kupa maçı sıkıcılığında geçen maçta, üstün oynayan taraf Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe iyi oynamadı belki ama Manisaspor'un gol atacak mecali yoktu. 79. dakikada Kalabane'nin ikinci sarı karttan kırmızı kart görmesiyle birlikte, sarı lacivertli ekip 3-4 pozisyona girse de gol atmayı başaramadı ve sahadan 2-0 galip ayrıldı. Gecenin parantez açmak istediğim oyuncuları ise Mehmet Topuz ve Emre.
Emre 25. dakikada kronikleşmiş adale sakatlığıyla hepimizi korkuttu. Ancak gelen olumlu haberlerle Galatasaray maçına yetişebileceği söyleniyor. İnşallah "Fenerbahçe'nin ruhu" derbide ilk 11'deki yerini alır.
Mehmet Topuz bugüne kadar ilk 11'deki yerini hep sağ kanatta aldı, açıkçası beklediğimiz, bizi etkileyen futbolunu hiç bir zaman sergileyemedi. Ancak dün oynananan maçta Emre'nin sakatlanmasıyla birlikte defansif ortasaha mevkisine geçen Topuz, aslında bölgesinin orası olduğunu bir kez daha gösterdi ve takımımızın domino taşlarından Selçuk ve Deniz'den o bölgede daha iyi performans sergileyebileceğini göstermiş oldu.
Bu maçta bir gerçek daha ortaya çıktı. Özer ve Mehmet kanatta oynadığı sürece bu takımda kanat organizasyonu göremiyoruz. Bu dizilişi başta ben de savunmuş olsam da, kaç maçtır o mevkilerin adamları olmadıklarını gösterdiler. Bu kadar zamandır Daum'un da bunu farkedememesi biraz garip tabi ki. Umarım Galatasaray maçında ortasaha Deivid-Mehmet-Emre-Vederson şeklinde olur ve de ortasahada daha çok mücadele, kanatlarda da daha çok etkinlik görmüş oluruz. Ama sanmıyorum ki Daum at gözlüklerini çıkarır ve de böyle bir kadro sahaya sürer.
*HDTD*
23 Mart 2010 Salı
Vefat
Aborjin FC ekibi olarak başta Galatasaray camiası olmak üzere tüm futbol camiasına başsağlığı, ailesine ve yakınlarına da sabır dileriz. Toprağın bol olsun Özhan Canaydın.
Hiç Akıllanmayacak mı Bu Taraftar?
Alex'in veliahtı olan görülen, sakatlıklardan bir türlü kurtulamayan ve de becerilerini oynadığı her karşılaşmada gözler önüne seren Fenerbahçe'li futbolcu Özer Hurmacı, Gaziantepspor maçından önce bazı taraftarlar tarafından yuhalanmış. Maçı izlememe rağmen böyle bir şeye şahit olmadım, iyi ki de şahit olmamışım diyorum şimdi kendi kendime. Sakatlıklarla boğuşan, hem omzundaki yırtık nedeniyle ameliyat olması gereken hem de ayağındaki platinleri aldırması gereken Özer, tüm bu aksiliklere rağmen mücadele etmeye çalışıyor ilk 11'de görev alıyor, sonra da taraftar yuhalıyor. Nasıl bu iştir bu kardeşim? Kadroda bir sürü sakat oyuncu varken, adam kendini feda ederken taraftar yuhalıyor, nasıl bir kafadır bu? Gerçi geçmişe baktığımızda kimleri yuhalamadı ki bu taraftar: Alex, Semih ve daha niceleri. Ancak takıma geldiği ilk sezonunda sakatlıklar yaşayıp bir türlü maç kondisyonunu oturtamayan bir futbolcuyu yuhalamanın anlamı nedir? Bu genç adamı kazanmaya çalışacağımıza onu yerin dibine sokmak nedir? Sarı-lacivertli bir kısım taraftar pek de seviyor rakip taraftarların futbolcularını yüceltip bizimkileri yerden yere vurmayı. Bu kafa, bu zihniyet oldukça varsın takım olmasın şampiyon. Şampiyonluk sevincini haketmeyen bir sürü taraftar var bu camiada. Bugün yuhalanan Özer, yarın şampiyon olursak "Aslanım Özer", "Koçum Özer" nidalarıyla karşılanacaktır malesef. Rahmetli Fenerbahçeli gazeteci yazar İslam Çupi'nin "Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte adı konamaz." sözlerinden anlam çıkaramayan bir sürü taraftar var malesef. Son olaraksa Özer'in kendi resmi sitesi. www.ozer20.com'dan taraftara verdiği mesajsa şöyle:
Herkese güzel bir hafta dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Fenerbahçemizin büyük taraftarına bir mesaj olarak algılanmasını istediğim birkaç konuyu paylaşmak istiyorum.
Yaşadığım ağır sakatlıklardan sonra kulübüme ne kadar çok faydalı olmak istediğimi, sağlığım ile ilgili aldığım kararlarda her zaman önceliği, kulübümün menfaatlerine göre verdiğimi bilmenizi isterim.
Sakatlıklardan dolayı takımdan ayrı kaldığım dönemlerde en büyük desteği taraftarlarımızdan aldım. Ancak Gaziantepspor maçı öncesinde malesef tribünlerden, nedenini anlamadığım bir şekilde tepki aldığımı hissediyorum.
Sakatlığımla ilgili olarak yapılan son kontrollerde doktorum tarafından %100 ameliyat olmam söylenmesine ve omuzumda yırtık olmasına rağmen futbol oynama arzum ve takımımızın bulunduğu şu durumlarda yalnız bırakmamak için elimden geleni yaparak takıma faydalı olmak için çabalıyorum. Buna rağmen tepki gördüğümü hissetmek beni oldukça üzer.
Sakatlığıma rağmen son nefesine kadar sahada kaldığım sürece mücadele etmeye hazırım. Tek bir arzum kalan zamanlarda hem bana, hem de tüm takım arkadaşlarıma destek vermenizdir. Unutmayın ki arkamızdaki en büyük itici güç, siz büyük Fenerbahçe taraftarıdır. Şampiyonlukta sizlerin vermiş olduğu destek ve bizlerin göstereceği mücadele ile gelecektir.
Galatasaray maçı normal bir maçtan öte, galip gelirsek şampiyonluk yolunda çok önemli bir virajı aşacağımız karşılaşma. Bu nedenle mutlaka kazanmak istiyoruz. Gol atarak gerçek Fenerbahçe`li olmayı çok isterim.
Saygılarımla
Özer Hurmacı
Haberin direk linki: http://www.ozer20.com/h1.asp
Herkese güzel bir hafta dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Fenerbahçemizin büyük taraftarına bir mesaj olarak algılanmasını istediğim birkaç konuyu paylaşmak istiyorum.
Yaşadığım ağır sakatlıklardan sonra kulübüme ne kadar çok faydalı olmak istediğimi, sağlığım ile ilgili aldığım kararlarda her zaman önceliği, kulübümün menfaatlerine göre verdiğimi bilmenizi isterim.
Sakatlıklardan dolayı takımdan ayrı kaldığım dönemlerde en büyük desteği taraftarlarımızdan aldım. Ancak Gaziantepspor maçı öncesinde malesef tribünlerden, nedenini anlamadığım bir şekilde tepki aldığımı hissediyorum.
Sakatlığımla ilgili olarak yapılan son kontrollerde doktorum tarafından %100 ameliyat olmam söylenmesine ve omuzumda yırtık olmasına rağmen futbol oynama arzum ve takımımızın bulunduğu şu durumlarda yalnız bırakmamak için elimden geleni yaparak takıma faydalı olmak için çabalıyorum. Buna rağmen tepki gördüğümü hissetmek beni oldukça üzer.
Sakatlığıma rağmen son nefesine kadar sahada kaldığım sürece mücadele etmeye hazırım. Tek bir arzum kalan zamanlarda hem bana, hem de tüm takım arkadaşlarıma destek vermenizdir. Unutmayın ki arkamızdaki en büyük itici güç, siz büyük Fenerbahçe taraftarıdır. Şampiyonlukta sizlerin vermiş olduğu destek ve bizlerin göstereceği mücadele ile gelecektir.
Galatasaray maçı normal bir maçtan öte, galip gelirsek şampiyonluk yolunda çok önemli bir virajı aşacağımız karşılaşma. Bu nedenle mutlaka kazanmak istiyoruz. Gol atarak gerçek Fenerbahçe`li olmayı çok isterim.
Saygılarımla
Özer Hurmacı
Haberin direk linki: http://www.ozer20.com/h1.asp
22 Mart 2010 Pazartesi
Onurlu (!) Türk Medyası
Basından bir efsane daha. Karaktersizlik, onursuzluk diz boyu olmuş artık bunlarda. Hadı photoshop yaptın bi akıllı sensin sandım 2 gramlık beyninle. 2 gramlık beynin yüzükleri silmeyi akıl etmişte eşşek kadar saat duruyo iki resimde de aynı salak herif. Yazık vallaha yazık sizin gibi insanların aldıkları paraya.
Adalet Testi
Daha önce Volkan Demirel ve Runje benim hatırladığım kadarıyla aynı olaydan dolayı ceza alanlar. Bakalım derbi öncesi PFDK cesaret edebilecek mi Keita'ya ceza vermeye. Vermezlerse de büyük ırkçılıktır benim gözümde. Ceza verilmezse, böyle birinin böyle bir şey yapması çok normal(!) anlamı çıkar. Şaşırmam ben de biraz öyle düşünüyorum çünkü ceza, insan olup anlayabilene.
16 Mart 2010 Salı
Aynı Tas Aynı Hamam: 0-0
Maç tipik sıkıcı Ankara deplasmanı şeklinde geçti; az pozisyonlu ve ortasaha mücadelesi şeklinde. Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi beklenebilirdi ancak bu kadar tutuk futbol oynaması aklımın ucundan bile geçmiyordu. Nitekim bu hafta 3 büyüklerin maçlarını da izlediğimde gördüğüm tablo hep aynıydı: az pozisyon, peki sıkıntı nerde? Fenerbahçe gol atamıyor. Bunda Alex'in eksikliği büyük bir faktör, ama şu da unutulmamalı ki global futbol anlayışında Alex tarzı futbolculara yer yok artık. Daha hızlı, pres yapan, oyunun her iki yönünü de oynayabilen futbolcular var artık her takımın ortasahasında. Bu arada yanlış anlaşılmasın, 90'lı ve 2000'li yılların futbol takipçisi olarak Alex'in yeri diğer bütün futbolculardan farklı. Bu PVH olsun Anelka olsun. Abimin anlattığı Rıdvan'ı, Lefter'i, Hasan Vezir'i ve diğer futbolcuları tabi ki es geçmiyorum geçemem, ama yaşım gereği canlı izleyebildiğim futbolcular arasında değerlendirme yapmak en doğrusu olur.Alex bu takıma sınıf atlatmıştır bu bir gerçek ve kalbimizde de yeri hep farklı olacaktır, ancak daha üst sınıflara yerleşmek isteniyorsa daha mücadeleci - öpen - futbolculara da yer verilmelidir 18 kişilik kadroda. Maça geri dönecek olursak haftalarca yazdığım şeyleri tekrarlayamayacağım, ancak şampiyonluk yolunda büyük yaralar alıyoruz bu bir gerçek. Şampiyonluk şansımız bitti mi? Hayır, şampiyonluğun halen en büyük adaylarından biriyiz.
Gelelim taraftara. Ankara'da ilk defa bu kadar coşkulu, bu kadar kalabalık bir Fenerbahçe taraftarıyla karşılaştım. 90 dakika boyunca takımını destekleyen, maç sonunda takımını genelinin aksine futbolcularını alkışlayan bir taraftar vardı. Onların arasında olmak, onlarla birlikte takıma destek vermek benim için mutluluk vericiydi. Bu arada genelinin aksine derken, Ankara'da yaşadığımdan dolayı çok iyi bildiğim İstanbul'a yetişemeyecek bir taraftar profili var; hem huzursuz hem de HDTD felsefesini kavrayamamış. Bunun aksini Gençlerbirliği maçında görmek bana ayrı bir gurur yaşattı.
Umarım gerek futbolcular, gerekse teknik ve idari kadro silkelenir ve daha güzel günlere el ele yürürüz.
*HDTD*
9 Mart 2010 Salı
Yeni Bir Başlangıç Olsun: 1-0
TSL'nin 24. haftasında Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynanan maçta Fenerbahçe, 4 haftalık galibiyet hasretine son vererek Antalyaspor'u A. Santos'un attığı golle 1-0 mağlup etti. Maçın genelinde üstün olan taraf sarı-lacivertli ekipti. Oyun olarak olmasa da mücadele olarak Fenerbahçe bizden tam not aldı diyebiliriz. Maçın son 20 dakikasında maçı sahasında kabul etse de bundan önce ligin 2. yarısında oynanan tüm maçlarda gol yiyen Fenerbahçe bu maçta kalesinde değil gol düzgün bir pozisyon bile görmedi. Bunda uzun bir aradan sonra savunma hattının kare-asının oynaması da tabi ki büyük bir etkendi.
Rıdvan Hoca'da bir tespit yapmış. Lugano-Bilica ikilisi bay geçilen Ankaraspor maçı dışında, takımın oynadığı 23 maçın 12sinde yan yana oynayabilmiş. Bu 12 maçta Fener kalesinde 8 gol görürken, aldığı 10 galibiyet, 1 beraberlikle tam 31 puan toplamış. Kalan diğer 11 maçta takım kalesinde 19 gol görürken, 4 galibiyet, 2 beraberlik alarak 14 puan toplayabilmiş. Her ne kadar Lugano'ya özellikle de Bilica'ya saatli bomba gözüyle baksak da, yenilen gol ve alınan galibiyet sayılarının, ikilinin her hangi birinin ya da her ikisinin eksikliğinde ne kadar büyük etkisi olduğunu da görmüş oluyoruz. Zaten son haftalarda yenilen gollerin de bireysel defans hatalarından doğduğu da aşikar.
Maça geri dönecek olursak, gözüme batan 4 isim vardı bu maçta. Emre, Deivid, Semih ve de Sayın Daum.
Emre son 2 ayki perfromansının üstüne koyarak devam ediyor. Tabiri caizse onu izlerken keyif alsam da yoruluyorum aynı zamanda. Bir orada bir burada. Şüphesiz takıma katkısı çok büyük, inşallah kazasız belasız haftalar geçirir de biz de gönlümüzde yatan sevgimizi ona şampiyonluk şarkıları eşliğinde gösterebiliriz.
Deivid herkesin bildiği üzere yaşadığı uzun dönemli sakatlıklar ve de Daum'un şans vermemesi nedeniyle kadroda kendine yer bulamıyordu. Bu maça ilk 11'de başlama şansı buldu ve açıkçası o kadar maç eksiğine rağmen beni çok şaşırttı. Zico döneminde maç kondisyonu olmasına rağmen defansa yardım etmeyen Deivid, bu maç en az 5-6 defa topu söktü aldı rakip oyunculardan. Atak yönüne de katkısı golleri dışında her zamanki Deivid gibiydi. Kanattan içeriye doğru adam eksilten paslar ve de verkaçlar. Ne diyibilirim ki, inşallah bu performansının üstüne daha da koyar ve 2008 sezonunda kazandığı sempatiyi bir kez daha kazanabilir. Yanlış anlaşılmasın Deivid'in her zaman yeri başka olacak gönlümüzde. (CL'de attığı goller ve hırsı)
Gelelim Semih'e. Semih'teki büyük form düşüşü sürüyor. Sahada ayakta duracak hali yok. Pas bile atamıyor yanındaki arkadaşına. Neden böyle oldu bu sezon anlamadım. Gerek Güiza'nın yaşadığı sakatlıklar gerekse yine Güiza'nın form düşüklüğü sayesinde, Semih belki de her zamankinden daha çok forma şansı buldu. Her seferinde taraftar Semih Şentürk diye tezahürat yaparak Güiza'nın kalbini kırdı, ama artık sanırım bizim haftalardır bahsettiğimiz şeyi herkes görüyordur: Güiza şu an Semih'ten 2 gömlek üstün "futbol" oynuyor. Alıp veriyor, koşuyor, mücadele ediyor. Bunların hiç biri malesef Semih'te yok şu an. O yüzden Daum da artık Semih'i oynatacaksa bir kez daha düşünmeli, yedek kulübesinde Gökhan Ünal gibi bir futbolcunun olduğunu unutmamalı.
Gözüme çarpan maça damgasını vuran son isim ise Daum. Çok uzun uzun bahsetmeyeceğim, burayı takip eden herkes biliyor Daum'un yanlış oyuncu tercihleri yaptığını düşündüğümü. Bu maçta da, ligin iyi gibi gözüken ama aslında vasat takımlarından olan Antalyaspor'a karşı 1-0'lık skoru "korumak" için Semih ve Emre'yi oyundan alarak takımımızın domino taşlarından(!) olan Deniz ve Selçuk'u oyuna aldı. Bu oyuncu değişikliklerinden sora eminim bütün taraftarlar gol yememek için dua edip durmuştur. Daum kesinlikle benden daha iyi biliyordur her şeyi, hiç bir şekilde de burada klavye başından teknik direktörlüğe soyunmam ama sen bu iki değişikliği yaptıktan sonra takım iyice çekilecek, panik yapacak farkında değil misin sayın Daum? Yüreğimize iniyordu yine 85. dakikada gol yiyeceğiz diye. Allah korudu. Emre değişikliğini bir şekil anlarım çok yoruldu düştü oyundan çünkü, ama Semih'i de çıkarıp yine yerine defansif ortasaha alması çok düşündürücü. Tepkiler gelebilir ama Daum, Fenerbahçe'nin büyüklüğünün hala farkında DE-ĞİL!
Umarım bu galibiyet ve oyun hem bir başlangıç, hem de gerek futbolcular gerekse teknik kadro için ders olur.
Edit: Pazar günkü maçın en göze batan ismi "12 numaradan" bahsetmeyi unutmuşum. Bu taraftar takımından şampiyonluk bekliyor, "güneşli günler" umut ediyor. Her hangi bir anadolu takımıyla oynanan maç da olsa taraftar stadı tıklım tıklım doldurdu, 1 saniye bile susmadı. Buradan yönetime bilet fiyatlarında indirime gittiği için de teşekkür ediyoruz. Bu taraftar bu takımın arkasında oldukça, köstek yerine destek oldukça güzel günler bekliyor Fenerbahçe'yi.
*HDTD*
4 Mart 2010 Perşembe
Başarılar Fenerbahçe Acıbadem
Bu akşam TSİ 18:00'da Rusya'da Şampiyonlar Ligi'nde Final Four'a kalmak için son elemenin ilk maçına çıkacak Fenerbahçe Acıbadem. Rakip geçen senenin finalisti Dinamo Moskovayı geçip gelen Zarechie Odintsovo. Yine net favori olduğumuz bir eşleşme olsa da şimdiye kadar oynadığımız rakiplerden çok daha ciddi bir takım. 2 tane Brezilyalı yabancıları ve etkili oyuncular bu isimler. Umarım 3-0lık galibiyetlere devam eder takımımız ve Final Four kapısını ilk maçtan aralar. Başarılar Sarı Meleklere.
Resim: antu.com introdan alınmıştır.
Edit: 3-0 serisine devam. Helal olsun kizlara!
2 Mart 2010 Salı
Knicks Hayallerine Dev Bir Adım Daha Attı
NBAyi az çok takip eden herkes biliyor New York Knicks'in son iki yıldır bütün planının 2010 yazında sözleşmesi biten süperyıldızlardan biriyle kontrat yapıp etrafına yeni bir organizasyon kurmak üzerine olduğunu. Bunun için belki de bu seneyi feda ederek salary cap'lerinde bir tane maksimum kontrat önerme hakkı açmışlardı önceki hamleleriyle. İlk hedeflerinin LeBron James olduğunu da artık sağır sultan duydu. En önemli sıkıntıları LeBron'u o takımın şampiyonluk adayı olacağına ikna etmeleri gibi gözüküyordu ancak son gerçekleşen takasta mükemmel bir hamle ile bu sorunlarını da çözdüler.
Houston - Sacramento - New York arasındaki takasta devam eden kontratları ellerinden çıkarıp T-Mac'in sene sonunda biten 20 M dolarlık kontratını aldılar. Bu da demek oluyorki sene sonunda T-Mac serbest kalınca salary cap'lerinde iki maksimum kontrat verme hakları olacak ve LeBron'u ikna etmek için hemde daha güçlü olmak için bir süperyıldıza daha mantıklı bir teklif götürebilecekler. Bu isimlerde Wade veya Bosh. Yani seneye aynı takımda bu yazıda adı geçen üç oyuncudan ikisini görebiliriz ve Knicks önümüzdeki 4-5 yılı domine edebilecek bir takım olabilir. NBAin en güzel yanı da bu zaten.
1 Mart 2010 Pazartesi
Geçmiş Olsun Ramsey
Arsenal, dün Stoke City maçında çok önemli bir kayıp verdi. Galler'li oyuncu Aaron Ramsey, Ryan Shawcross'un darbesinden sonra sağ bacağını iki yerden kırdı. Fibula ve kaval kemiğinde kırık tespit edilen Ramsey, ameliyat oldu ancak sahalara ne zaman döneceği henüz belli değil. Arsene Wenger ise bugün yaptığı açıklamada Ramsey'nin pozisyonuna çok üzüldüğünü ve Ramsey için sampiyonluğu kazanacaklarını ifade ett.
Genel Bakış - NBA
Uzun zaman oldu NBA yazmayalı, bundan sonra da kendi adıma NBA dışında yazmayı düşünmüyorum. Okulda bu kadar proje ve yoğunluk arasında en azından şimdilik puan durumları hakkında birşeyler karalamak istedim. All-Star arasından sonra artık takımların formunun yükselmesi gereken zamanlara yaklaştık. Genelde favori takımlarda bu trende uygun olarak ilerliyorlar arada iş kazaları olsada (Boston'ın TD Garden'da Nets'e yenilmesi gibi). Bunun dışında Cleveland -Antawn Jamison-, Dallas - Caron Butler ve Brendan Haywood-, Boston -Nate Robinson- takaslarıyla en azından kısa vadede şampiyonluk için önemli işler yaptı. Bunun dışında çok takas oldu ancak bu seneki şampiyonluk yarışını etkilemeyeceğini düşündüğüm için o detaylara girmiyorum şimdi. Sıralamalara bakarsak Doğuda play-off mücadelesinde durum şu şekilde:
Cleveland1 | 46 | 14 | 0.767 | 0.0 | 26-8 | 6-1 | 25-4 | 21-10 | 7-3 | W 3 |
Orlando2 | 40 | 20 | 0.667 | 6.0 | 28-11 | 7-4 | 23-6 | 17-14 | 7-3 | W 1 |
Atlanta3 | 37 | 21 | 0.638 | 8.0 | 19-12 | 4-6 | 23-7 | 14-14 | 6-4 | W 1 |
Boston4 | 36 | 21 | 0.632 | 8.5 | 23-13 | 10-2 | 16-11 | 20-10 | 5-5 | L 2 |
Toronto5 | 31 | 27 | 0.534 | 14.0 | 22-17 | 7-3 | 21-9 | 10-18 | 5-5 | L 3 |
Chicago6 | 31 | 28 | 0.525 | 14.5 | 19-17 | 8-4 | 19-9 | 12-19 | 7-3 | L 1 |
Milwaukee7 | 30 | 29 | 0.508 | 15.5 | 21-15 | 7-5 | 18-9 | 12-20 | 7-3 | L 1 |
Charlotte8 | 28 | 29 | 0.491 | 16.5 | 17-18 | 5-4 | 20-7 | 8-22 | 4-6 | W 1 |
Miami | 29 | 31 | 0.483 | 17.0 | 18-17 | 7-5 | 14-14 | 15-17 | 5-5 | L 4 |
Miam'nin altındaki takımların play-off yarışında şansı yok bence. Üstteki 4lü ev alttaki 4lü arasında da değişim olmaz sanırım. Yukarıdaki 4lüde Cleveland'ın yeri bence garanti. Orlando, Atlanta ve Boston'ın yerleri ise değişebilir. Altta ise dışarda kalıcak takımın kim olacağı büyük heyecan yaratacaktır sezon sonuna kadar. Tahmin yürütmesi zor. Batı da ise:
L.A. Lakers1 | 45 | 15 | 0.750 | 0.0 | 26-11 | 9-2 | 28-5 | 17-10 | 7-3 | W 2 |
Denver2 | 39 | 20 | 0.661 | 5.5 | 23-13 | 7-4 | 25-5 | 14-15 | 6-4 | L 1 |
Dallas3 | 39 | 21 | 0.650 | 6.0 | 21-16 | 7-5 | 20-9 | 19-12 | 8-2 | W 7 |
Utah4 | 38 | 21 | 0.644 | 6.5 | 23-15 | 6-7 | 24-8 | 14-13 | 7-3 | W 1 |
Phoenix5 | 37 | 24 | 0.607 | 8.5 | 23-14 | 10-3 | 22-7 | 15-17 | 7-3 | L 1 |
Oklahoma City6 | 35 | 23 | 0.603 | 9.0 | 17-17 | 7-2 | 18-11 | 17-12 | 8-2 | W 2 |
San Antonio7 | 33 | 24 | 0.579 | 10.5 | 19-17 | 5-5 | 21-10 | 12-14 | 5-5 | W 1 |
Portland8 | 35 | 27 | 0.565 | 11.0 | 22-14 | 6-6 | 19-13 | 16-14 | 5-5 | W 1 |
New Orleans | 31 | 29 | 0.517 | 14.0 | 20-14 | 5-5 | 20-9 | 11-20 | 5-5 | L 1 |
Memphis | 30 | 29 | 0.508 | 14.5 | 17-20 | 2-6 | 18-12 | 12-17 | 4-6 | W 1 |
Houston | 29 | 29 | 0.500 | 15.0 | 22-17 | 7-5 | 16-13 | 13-16 | 3-7 | L 1 |
Batıda ise Cleveland gibi Lakers'ın yeri garanti bence. 5. sıraya kadarsa değişiklikler olabilir kalan maçlarda. Play-off içinde kalıcak takımlar da bence kesin ama yine de kapanmayacak kadar bir fark yok. Ne olursa olsun şu anda play-off potasında olan takımlardan hangisi dışarıda kalırsa yazık olur. 9 takım girebilse de Memphis'in play-offlarda olmasını çok isterdim. Zach Randolph ( bunu diyeceğime hiç inanamazdım) önderliğinde yaptıkları işler gerçekten önemli bence. Şimdilik durum böyle. Bundan sonra umarım daha yakından yazabilirim bu yoğunluk içinde.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)