Buraya 1 yıldan fazla süredir yazmıyoruz. Takip edenlerimiz az da olsa var ve bir açıklama yapma gereği duyarak başlıyorum yazıma. Buraya yazmamızın nedeni, 3 Temmuz'dan bu yana oynanan oyunların bizleri futboldan daha doğrusu neredeyse spordan soğutacak raddeye gelmesi ve sessiz kalmanın doğru olup aklanacağımıza olan inancımız doğrultusunda sürecin bitmesini beklemekti. 3 Temmuz'dan bu yana yaşananları burada tekrar tekrar yazmaya gerek duymuyorum, şayet bu konu camia açısından unutulmamalı, sıcak tutulmalı ve hukuki süreç ya da medya olarak "tape" davası pek önde tutulmasa da çatırdamaları görüyoruz.
Neyse esas konumuza gelelim. Bu paragrafa başlamışken de şunu da dile getireyim, Fenerbahçe'nin bu sezonki futboluna taktiksel genel bir deyişle futbol olarak değinmeyeceğim. Değineceğim konu Fenerbahçe'nin güncel kriz yönetimi daha doğrusu "yönetememesi". Son 1 aydır "tüm medyanın" gündemini meşgul eden kaptan Alex'in tweetiyle başladı her şey. Şahsi fikrimi vurgulamam gerekirse, yanlışların, diğer bir deyişle büyük depremin işaretiydi bu, kaptanının yapmaması gerekendi. Hadi kaptan duygularına hakim olamadı böyle bir tweet yazdı, Aykut Hoca'nın, Aziz Yıldırım'ın nezdinde yapılan "açıklamalar" tam bir fiyaskoydu. Takım içinde bir sorun varsa, bu futbolcu tarafından öyle ya da böyle sosyal paylaşım sitesinden yansıtılmış olsa bile, çıkıp başkanın anons yapması ya da açıklamalarda bulunması tamamen yanlıştı. İçerde yaşanıp tartışılıp halledilecek konu medyaya resmen camia tarafından servis edildi. Tabi medya da durur mu, bulmuş gündem oluşturacak bir konu, ne Galatasaray'ın yenilgisini konuşur, ne de Quaresma'nın derdini. Alex gidecek mi? Alex spor salonuna Ocak'a kadar üye olmuş gidiyor mu? Alex düğünde halay çekiyor, takım bu durumdayken böyle halay çekilir mi? ve daha niceleri. Medyanın eline koz verirsen, avını gözleyen çakal gibi avlarlar seni.
Bu kriz henüz çözülememişken, bu sefer de takımın kötü futbolu eklendi. Ruhsuz, pası verip pastan kaçan, formasını terletmeyen oyuncular. Burada suç kimin? Alex'in mi? Aykut Hoca'nın mı? Aziz Yıldırım'ın mı? HEPSİNİN! Yönetiminden oyuncusuna, teknik direktöründen masözüne kadar herkesin. Yönetim ne yapıyor, kriz yönetemiyor. Aykut Kocaman ne yapıyor, 3 Temmuz'dan bu yana kriz yönetiminin had safhasındayken o da yönetemiyor. Alex ne yapıyor, suratını asıyor, hocanın yüzüne bakmıyor, tribüne çıkıyor. Peki ya Baroni? Ya Stoch? Ya sahada yürüyen diğer futbolcular. Disiplin amacıyla bir futbolcu kadro dışı bırakılıyor, bu futbolcu 8 yıl boyunca sana her şeyini vermiş kaptanın Alex. Fevri hareketleri de olsa "bugün" bunu haketmeyen Alex. Bugün diyorum çünkü, sen bir futbolcuyu tweeti yazdığı zaman kadro dışı bırakamıyorsan zaten kaçırmışsın ipin ucunu. Bu gün gelinen noktada herkes suçlu arıyor. Suçlu kim? Suçlu ben, suçlu sen, suçlu futbolcular, suçlu yönetim! Sonra gidiyorsun bunun faturasını Alex'e kesiyorsun. Peki Baroni, Stoch ne yapıyor? Bırakın fayda vermeyi, koşmayarak ruhlarını ortaya koymayarak takıma zarar veriyorlar. Peki onlar neden kadro dışı değil? Madem önlem alıyorsun, bir disiplin koyuyorsun ortaya, tam yap bunu. 3 Temmuz'dan bu yana bir şeyleri değişeceğini biliyorduk ama bu kadar basiretsiz olunacağı aklımın ucundan geçmemişti. Taraftar sabırsız belki ama her şeyini vermeye hazır. Camianın kalan kısmının artık risk yönetimi danışmanlığı tarzı "kriz yönetimi danışmanlığı" alması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrı bir paragraf da Aziz Yıldırım'ın tahliye olacağına, Alex'in kadro dışı kalacağına dair haberlerin 1-2 gün öncesinden duyulmasına ayırmak istedim. Bu noktada kesin olan şu ki; kulübün içinde köstebek var. Bu tür haberleri medyaya servis edilmesi gibi bir durum olamayacağına göre, bu çatlaktardan sızan böceklerin de derhal tespit edilip, k.çına tekme atılması gerek.